kedi parfümü petshop

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler

GÜLDANE KAYA
Köşe Yazarı
GÜLDANE KAYA
 

SARIKAMIŞ…

  Sarıkamış şehitlerini şöyle bir düşündüğümüz zaman henüz 17 yaşındaki gencecik fidanların donarak ölmeleri İnsanın vicdanı sızlatıyor. Henüz farkında bile değillerdi çocukluklarının ne oyuncak ne seksek, ne uçurma, ne körebe, ne sevgili, nede evlilik tek bir şey vardı akıllarında Vatanı korumak. Vatanı korumak uğruna henüz ne olduğunu anlayamadan çıktılar dağlara, aç biilaç. Yazlık kıyafetleriyle yalnızca bir şey vardı akıllarında vatan bayrak, millet, vatanı uğruna farkına bile varamadan, gözlerinin ferleri söndü dağlarda tek bir şey çıktı ağızlarından Allahüekber yankılandı dağlarda, sonra tıkandı kulakları, kapandı gözleri ve karlar kalkıp bahar gelince kardelenler açtı üstlerinde. Çocuk masumluğu içerisinde 90 bin evin ışığı ocağı söndü. Türkiye’nin hemen hemen her tarafında gerçekleştirilen Gençlik Şühedanın İzinde' adıyla düzenlenen anma yürüyüşüne katılan vatandaşlara, kırık buğday çorbası, hoşaf ve çay ikram edilirken genç kardelenlerimiz anılıp o tarihte yaşanan duygular yaşatılmaya çalışılıyor. Sarıkamış gerçeği; On binlerce asker ve sivilimizi soğuktan şehit verip Allahüekber Dağları’na emanet ettiğimiz Sarıkamış faciasının üzerinden tam 104 yıl geçti. Yoğun ve ağır kış şartlarında askerlerin yaz mevsimi için uygun olan kıyafetlerle sevk edilmesi ve gerekli teçhizatın da taşınmak zorunda olması bağışıklığın düşmesine ve askerlerin zarar görerek hastalanmasına ve devamında ölmesine neden olmuştur. Hemen her aileden bir şehit verilmiş, her ocakta yürekler yanmıştı. Tarihde Osmanlı Devleti’nde uygulanan sansürlerden dolayı olayın vahameti yıllar geçtikçe daha iyi anlaşılmaya başladı. Kaybın büyüklüğünü kayıt altına alanlarsa dönemin halk ozanlarıydı. Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında uygulanan ağır sansür, bir tek ozanları baskı altına alamamış, onların Sarıkamış gerçeğini ağıtlarla, türkülerle 1914’ten günümüze kadar ifade ettikleri, belki de en kesin rakam olan: “Sarıkamış diye kırıldı, 90 bin evin ocağı” cümlesi yüreğimizde yer etti. Bu rakam bütün ağıtlarda hiç değişmedi. 90 bin şehit, sembolik bir sayıdır ve artık folklorik bir değeri vardır. Üstelik ozanlar bunu, sansürün evlerde bile Sarıkamış’ın konuşulamayacağı kadar katı olduğu bir zamanda korkusuzca dile getirdiler. Bu nedenle kutsaldır ve ozanların verdiği bu rakama saygı göstermek gerekir. Bu konuda bugün bile herkesin üzerinde hemfikir olacağı belge, rapor ve tahminlere ulaşmak mümkün değil. Makul kaynak ve analizler yaklaşık 90 bin şehide işaret ediyor. Felaketten bir asır sonra bulabildiğimiz teselliyse, Sarıkamış şehitlerine her yıl katlanarak artan ilgi ve farkındalık. 7 Ocak’ta Türkiye’nin her yerinde düzenlenen törenlerin en büyüğü Erzurum Sarıkamış’taydı. 90 bin ‘Kardelen’i anmak için 50 bin vatansever bir araya geldi. Onlara neden mi kardelen diyorlar? Çünkü soğuğun ve karın yuttuğu gencecik bedenleri, savaştan çok sonra, kış bitip karlar eriyince ortaya çıkmıştı. Elbette gününde orada olmak daha anlamlı Ama bu topraklar için toprağa düşenlere vefamızı göstermenin ne günü, ne haftası ne de saati var. Sayıları hiçbir zaman saptanamayan, göçe zorlanan sivillerin durumu da tam bir dram. Aziz Samih (İlter), “11. Kolordu geri çekiliyordu. Yollarda kalpleri yakan göç manzaraları vardı. Zavallı kadınlar, çocuklar, yalınayak bir kağnıya veyahut bir öküze biniyorlardı. Kirli birkaç yorgan yüklenmiş, bir-iki zayıf inek ve danayı önüne katmış, meçhul bir ufka doğru gidiyorlardı. Muhacir akını Erzurum’a doğru gidiyordu. Hasta, ihtiyar, anasını sırtına almış erkekler; çocuklarını yorgana sarmış, omuzlamış, kucaklamış kadınlar; kağnıların arkasından yürümeye çalışan yavrular... Sorsanız nereye gittiklerini onlar da bilmiyor. Rus askerinden, Ermeni taarruzundan canını, namusunu kaçırıyor. Bu zavallıların kim bilir her gün ne kadarı boş köylerin yıkık damları altında can veriyor” diyordu. “104 yıl önce yurdumuzu savunurken, Sarıkamış’ta, yazlık kıyafetlerinin içinde donarak şehit olan, 90 bin kahramanı rahmetle ve minnetle anıyorum. RUHLARI ŞAD MEKÂNLARI CENNET OLSUN.
Ekleme Tarihi: 10 Ocak 2019 - Perşembe

SARIKAMIŞ…

 

Sarıkamış şehitlerini şöyle bir düşündüğümüz zaman henüz 17 yaşındaki gencecik fidanların donarak ölmeleri İnsanın vicdanı sızlatıyor. Henüz farkında bile değillerdi çocukluklarının ne oyuncak ne seksek, ne uçurma, ne körebe, ne sevgili, nede evlilik tek bir şey vardı akıllarında Vatanı korumak. Vatanı korumak uğruna henüz ne olduğunu anlayamadan çıktılar dağlara, aç biilaç. Yazlık kıyafetleriyle yalnızca bir şey vardı akıllarında vatan bayrak, millet, vatanı uğruna farkına bile varamadan, gözlerinin ferleri söndü dağlarda tek bir şey çıktı ağızlarından Allahüekber yankılandı dağlarda, sonra tıkandı kulakları, kapandı gözleri ve karlar kalkıp bahar gelince kardelenler açtı üstlerinde. Çocuk masumluğu içerisinde 90 bin evin ışığı ocağı söndü.

Türkiye’nin hemen hemen her tarafında gerçekleştirilen Gençlik Şühedanın İzinde' adıyla düzenlenen anma yürüyüşüne katılan vatandaşlara, kırık buğday çorbası, hoşaf ve çay ikram edilirken genç kardelenlerimiz anılıp o tarihte yaşanan duygular yaşatılmaya çalışılıyor. Sarıkamış gerçeği;

On binlerce asker ve sivilimizi soğuktan şehit verip Allahüekber Dağları’na emanet ettiğimiz Sarıkamış faciasının üzerinden tam 104 yıl geçti. Yoğun ve ağır kış şartlarında askerlerin yaz mevsimi için uygun olan kıyafetlerle sevk edilmesi ve gerekli teçhizatın da taşınmak zorunda olması bağışıklığın düşmesine ve askerlerin zarar görerek hastalanmasına ve devamında ölmesine neden olmuştur.

Hemen her aileden bir şehit verilmiş, her ocakta yürekler yanmıştı. Tarihde Osmanlı Devleti’nde uygulanan sansürlerden dolayı olayın vahameti yıllar geçtikçe daha iyi anlaşılmaya başladı. Kaybın büyüklüğünü kayıt altına alanlarsa dönemin halk ozanlarıydı. Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında uygulanan ağır sansür, bir tek ozanları baskı altına alamamış, onların Sarıkamış gerçeğini ağıtlarla, türkülerle 1914’ten günümüze kadar ifade ettikleri, belki de en kesin rakam olan: “Sarıkamış diye kırıldı, 90 bin evin ocağı” cümlesi yüreğimizde yer etti. Bu rakam bütün ağıtlarda hiç değişmedi. 90 bin şehit, sembolik bir sayıdır ve artık folklorik bir değeri vardır. Üstelik ozanlar bunu, sansürün evlerde bile Sarıkamış’ın konuşulamayacağı kadar katı olduğu bir zamanda korkusuzca dile getirdiler. Bu nedenle kutsaldır ve ozanların verdiği bu rakama saygı göstermek gerekir.

Bu konuda bugün bile herkesin üzerinde hemfikir olacağı belge, rapor ve tahminlere ulaşmak mümkün değil. Makul kaynak ve analizler yaklaşık 90 bin şehide işaret ediyor. Felaketten bir asır sonra bulabildiğimiz teselliyse, Sarıkamış şehitlerine her yıl katlanarak artan ilgi ve farkındalık. 7 Ocak’ta Türkiye’nin her yerinde düzenlenen törenlerin en büyüğü Erzurum Sarıkamış’taydı. 90 bin ‘Kardelen’i anmak için 50 bin vatansever bir araya geldi. Onlara neden mi kardelen diyorlar? Çünkü soğuğun ve karın yuttuğu gencecik bedenleri, savaştan çok sonra, kış bitip karlar eriyince ortaya çıkmıştı. Elbette gününde orada olmak daha anlamlı Ama bu topraklar için toprağa düşenlere vefamızı göstermenin ne günü, ne haftası ne de saati var.
Sayıları hiçbir zaman saptanamayan, göçe zorlanan sivillerin durumu da tam bir dram. Aziz Samih (İlter), “11. Kolordu geri çekiliyordu. Yollarda kalpleri yakan göç manzaraları vardı. Zavallı kadınlar, çocuklar, yalınayak bir kağnıya veyahut bir öküze biniyorlardı. Kirli birkaç yorgan yüklenmiş, bir-iki zayıf inek ve danayı önüne katmış, meçhul bir ufka doğru gidiyorlardı. Muhacir akını Erzurum’a doğru gidiyordu. Hasta, ihtiyar, anasını sırtına almış erkekler; çocuklarını yorgana sarmış, omuzlamış, kucaklamış kadınlar; kağnıların arkasından yürümeye çalışan yavrular... Sorsanız nereye gittiklerini onlar da bilmiyor. Rus askerinden, Ermeni taarruzundan canını, namusunu kaçırıyor. Bu zavallıların kim bilir her gün ne kadarı boş köylerin yıkık damları altında can veriyor” diyordu. “104 yıl önce yurdumuzu savunurken, Sarıkamış’ta, yazlık kıyafetlerinin içinde donarak şehit olan, 90 bin kahramanı rahmetle ve minnetle anıyorum. RUHLARI ŞAD MEKÂNLARI CENNET OLSUN.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber380.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.