Balıkçılık sektörü zor günler geçiriyor
Deniz biyoloğu Doç. Dr. Cem Dalyan, endüstriyel balıkçılığın özellikle gırgır filolarının trol avcılığından daha yıkıcı olduğunu vurguladı. Teknolojik gelişmelerin balığın yerini anında tespit etmesine olanak tanıdığını belirten Dalyan, “Bu durum stokların hızla erimesine ve balıkçılığın yakın gelecekte sürdürülemez hale gelmesine yol açıyor” dedi. Dalyan, acil çözüm olarak endüstriyel avcılığın alan ve zaman kısıtlamalarına tabi tutulmasını, bazı bölgelerin tamamen avcılığa kapatılmasını ve küçük ölçekli balıkçılığın desteklenmesini önerdi. Akdenizli kıyı balıkçısı Mehmet Ali Kocaoğlu ise yaşadıkları çaresizliği şu sözlerle dile getirdi:
“Denize çıkma maliyeti çok yükseldi. Tuttuğumuz balık geçimimize yetmiyor. Endüstriyel tekneler, güçlü ağlar ve sonarlarla bir gecede bizim bir ayda tuttuğumuz balığı alıyor. Bu işte artık emek değil teknoloji kazanıyor, bizim o yarışa girecek gücümüz yok. Devlet küçük balıkçıyı korumazsa 5-10 yıl içinde Akdeniz kıyılarında küçük tekne kalmayacak. Bu sadece balıkçılığın değil, kıyı kültürünün de sonu olacak.”
Deniz biyoloğu Doç. Dr. Ahsen Yüksek de sorunun temelinde yönetim zafiyetinin yattığını belirtti. Türkiye’de balık stokları konusunda yeterli bilimsel verinin bulunmadığını, yıllardır verilen yanlış teşviklerin endüstriyel filoyu aşırı büyüttüğünü kaydeden Yüksek, “Denizlerimiz bu kadar büyük filoyu taşıyacak güce sahip değil. Büyük tekneler artık Gürcistan’dan Afrika kıyılarına kadar gidiyor. Mevzuat kâğıt üzerinde mükemmel ama denetim ve takip sistemi yok” diye konuştu. Uzmanlar, av sahalarının planlanması, koruma alanlarının genişletilmesi ve AB standartlarında izleme sistemlerinin kurulması gerektiği konusunda hemfikir. Aksi takdirde birkaç yıl içinde hem deniz ekosistemi hem de geleneksel kıyı balıkçılığı geri dönülmez biçimde yok olacak.
Balık türlerindeki azalma alarm vermeye başladı
Öte yandan Türkiye denizlerinde geçmiş yıllarda 550’ye kadar ulaşan balık türü sayısındaki düşüş, uzmanları endişelendirmeye başladı. İstanbul Fatih’te bulunan ve Akdeniz, Marmara, Karadeniz ile Ege’de yakalanan türlerin sergilendiği Fatih Su Ürünleri Kooperatifi’ndeki İstanbul Balık Müzesi, 21 Kasım Dünya Balıkçılık Günü kapsamında görüntülendi.
1969’dan bu yana toplanan balık örneklerinin sergilendiği ve 1991’de kurulan müzede, bazıları 56 yıl öncesine ait çok sayıda tür akvaryum ve kavanozlarda ziyaretçilere sunuluyor. Uzmanlar, geçmişteki zenginliğe yeniden kavuşmak için acilen atılması gereken adımlara dikkat çekiyor.
“Aşırı avcılık ve kirlilik türleri yok ediyor”
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Firdes Saadet Karakulak, Türkiye’nin aslında çok zengin bir balık çeşitliliğine sahip olduğunu ancak kaynaklarda son yıllarda belirgin bir azalma yaşandığını söyledi.
Karakulak, aşırı avcılık, teknolojik av araçlarının yaygınlaşması, kayıt dışı avlanma ve deniz kirliliğinin bu düşüşte büyük payı olduğunu belirterek, “Marmara ve Karadeniz’de su kalitesi ciddi şekilde bozulmuş durumda. Özellikle Marmara’da görülen müsilaj, suyun oksijen seviyesini düşürüyor. Oksijene çok ihtiyaç duyan balık türleri bu bölgeleri terk ediyor. Eskiden sıkça gördüğümüz orkinos, kılıç ve uskumruya artık rastlayamıyoruz” dedi.
“Denetimler güçlendirilmezse toparlanma zor”
2000’li yıllarla birlikte dünya genelinde balıkçılık kaynaklarının hızla azaldığını vurgulayan Karakulak, 2010’dan sonra uluslararası kuralların sıkılaştırıldığını, Türkiye’nin de bu çerçevede düzenlemeler yaptığını belirtti.
Balıkçılıkta en büyük eksikliğin hâlâ denetim olduğunu ifade eden Karakulak, “BAGİS ve AIS gibi sistemlerle balıkçı gemileri izleniyor ancak av miktarının kotaya uygun yapılıp yapılmadığının daha sıkı kontrol edilmesi gerekiyor. Yeterli denetim sağlanırsa balıkçılık kaynakları kendini hızla yenileyebilir” şeklinde konuştu.
Uzmanlar, etkili tedbirler alınmadığı sürece Türkiye'nin denizlerindeki tür kaybının daha da artabileceğine dikkat çekiyor.
DENİZ HABER AJANSI